Bu kazanın pişme evrelerinde aylık Belediye Meclis toplantıları; kıt gündemlere derman, dillere hareket, beyinlere de egzersiz yaptıracak insan ihtiyaçlarına yol verecek konu başlıkları eşliğinde, kazanın kepçesi olma özelliğiyle renk katıyor mahalli siyaset arenasına.
Arzularımızın hemencecik tatmin olduğu,
Sabır ve kanaatin unutulduğu,
Emek mefhumunun terle buluşturulamadığı şimdiki zamanın biçareliğinde, bazen tavır alıp elini taşın altına koymak gerçekten zorlu bir çabayı gerektiriyor.
İşte bu duygular içerisinde geçtiğimiz Kasım ayı toplantısında “ Dedikoduyla mücadele edeceğim, dedikodu yapanları rezil etmek için elimden geleni yapacağım” diyen Sayın Emrah Özdemir’in sözleri, şahsen beni benden aldı.
Eyvah Başkan Özdemir ne ara Cervantes’in romanın da ki meşhur Don Kişot’a özendi de yel değirmenlerine savaş açmaya kalktı sorusu, yanı başımız da ki Rusya - Ukrayna savaşından daha çok tedirgin etti beni desem, bilmem bana katılır mısınız?
Dedikodu kaynaklı bu şehrin gelişmediğinden gamlanan Sayın Başkan o kadar dertli ki, Ticaret Odasındaki bir toplantıda “ Bundan sonra kim ne dedikodu yapıyorsa ilgilisini arayacağım. Filan kişi senin hakkında şunu söyledi, git bu adamın yüzüne tükür eğer bu dediği yalansa” diyecek kadar yılmış.
Kente yapılacak yatırımların bu tarz dedikodular yüzünden başka yerlere kaymasının Niğde’ye verdiği zararı düşündüğümüzde haklı.
“ Ya da bir adam bir arsa satacak, bir şey olacak satarsam battı diyecekler diye korkuyor. Bir arsa alacaksa da gidiyor il dışından alıyor. Bırakalım zenginimiz bizden olsun, bizim içimizden çıksın. Yatırımı biz yapalım.” Sözleriyle teorikte ciddi ve sağlam bir tespitte bulunup tavır alırken, bunun pratik yansımasının olabilirliğini nasıl değerlendiriyor acaba?
Başkalarının yükünü sırtlanma ve sorumluluk alma siyasetin olması gereken bir çizgisiyken,
Ruhsal olgunluğu oturtmamış, feragat eylemini nefsine kul etmemiş,
Kardeşin kardeşinin yeni arabasına tahammül edemediği,,
Komşunun komşusunun aldığı eşyadan rahatsız olduğu,
Arkadaşın en yakın arkadaşının dahi atandığı makama kıskançlık duygusuyla baktığı,
Akrabanın, yine kendi akrabasının çocuğunun kazandığı okula gidemeyen çocuğundan dolayı, sinir krizi geçirdiği, bu coğrafya;
Başkan Özdemir’in haklılığına hak verip, kendine bir çeki düzen verir mi?
Derdimizin ötekini yok etmek değil, birlikte var olmak seyrinde olduğunu idrak etmeden,
Vicdanımızın yol göstericiliğini pusula edinip,
Önyargılarımızı vestiyere asarak,
Adalet ve merhamet eksenli bir duruş,
Elbette dedikodu dediğimiz kan emici sülüğü yok etmese de hizaya sokacaktır.
Lakin anlamadığım bir detay daha var ki oda ayrıca aklımı kurcalamıyor değil.
Tüm okurlarımı tenzih ederek söylüyorum…
Ola ki birini yakaladık,
Ve hadi yüzüne de tükürdük diyelim,
Sahi…
Utanacak olan kaç kişi vardır ki acaba?




