Öyle ki hemen her alanda bunun çok olumsuz sonuçlarını üzülerek te olsa görmeye devam ediyoruz. Özellikle son yıllar zarfında yaşanan kuraklığında etkisi ile yeşil alanlar tamamen veya kısmen kaybolmaya başlamıştır. Öyle bir noktaya gelindi ki elimizin altında kalan yeşil alanlar da sırf maddi menfaat kazanmak maksadı ile talan edilmeye başlanmış ve nerede ise sıfır noktasına gelinmiştir.
Daha birkaç yıl öncesine kadar bağlık bahçelik ve çayırlık alanlar bir bir işgal edilmiş yerine çok yüksek katlı apartmanlar dikilmeye başlanmıştır. Çok para kazanma hırsı nerede ise gözümüzü kör etmiş ve sadece menfaat hesabı yapan kişiler haline gelmişiz. Yeşil alanların kaybı, meralarımızın kuraklık nedeni ile eski özelliklerini kaybetmeleri nedeni ile hemen hemen her yerimiz beton yığınlarının egemenliği altına girmiştir. Bu fiili durum her yurttaşımızı derinden ve olumsuz yönde etkilemiş ve bu günkü tablo bütün heybeti ile ülkemizin her tarafını neredeyse işgali altına almıştır.
Türkiye’nin her tarafında olduğu gibi kentimizde de bu tabloyu görmek ve yaşamak mecburiyetinde kalmaktayız. Hemen her yerimizi yeşil kuşaktan arındırmış durumdayız. Bundan hiç şüphe yok ki çok yönlü zararları farkına varmadan birlikte gün be gün yaşar hale geldik. Aslında yeşil demek doğrudan hayatın kendisi demektir. Yeşil demek oksijen demektir, meyve demektir, sebze demektir ve sağlığın ta kendisi demektir.
Böyle bir sorunun gün geçtikçe daha da büyük boyutlara ulaşmadan gerekli önlemleri ivedi bir biçimde almalı ve yeşil alanları ülkemizin her yöresine yaygınlaştırılmalı ve fevkalade bilinçli bir şekilde korunup kollanmalıdır. Yoksa öyle bir gün gelir ki bu mesele içinden çıkılmaz boyutlara ulaşabilir. Elbette bu boyutlara ulaştıktan sonra bunun geri dönüşü olmaz ve son pişmanlık fayda vermez. 22.04.2025