Milenyum çağını yaşarken, 21. yüzyılın çeyreğini bitirmeye hazırlanırken, insan hakları konusunda uluslararası kuruluşlar beyannameler hazırlarken ve birçok devletler bu beyannameleri kabul etmişlerken maalesef çocuk yaşta evliliklere kız çocuklarımız kurban edilmektedir.
Her bir ferdin hak ve özgürlükleri anayasal teminata bağlanmıştır. Her bir vatandaşın eğitim hakkı anayasaldır. Her bir vatandaş yasal evlenme çağı olan 18 yaşına geldiğinde rızası ile evlenme hak ve özgürlüğünü sahiptir. Kanunlara göre 17 yaşında da annelerinin ve babalarının rızası ile kız çocukları evlenebilmektedir. 16 yaşında da hayati önem arz eden ve az rastlanan durumlarda kız çocuklarının evlenmesine kanunlar müsaade etmektedir. Kanunlar bütün bunları emrederken kanunların uygulanmasında maalesef yeteri kadar başarıya ulaşmış değiliz. Özellikle kırsal alanlarda eğitim hayatını yarıda bırakıp ailelerinin baskısı ile kız çocukları evlendirilmeye zorlanmaktadır. Çocuk yaşta gerçekleştirilen evliliklerde daha çocuklar fiziksel ve psikolojik gelişmelerini ve olgunluklarını tamamlamadan evliliğe zorlanmaktadırlar. Akranları çocukluklarını yaşarken, onlar eş olmanın sorumluluğunu omuzlarına yüklemektedirler. Aslında eğitimlerine devam edip hem cinsleri ve yaşıtları gibi çocukluk evrelerini yaşamaları gerekmektedir. Geçmişten gelen alışkanlıklar, töre, aile baskısı ve çocuk yaşta cinsel istismara maruz kalmalarından dolayı evlendirilmeye zorlanmaktadırlar. Eş olmaya, aile kurmaya ve anne olmaya fiziki olarak ve psikolojik olarak hazır olmayan çocuklarda birçok psikolojik rahatsızlıklar baş göstermektedir. Bu tür olaylarda intiharlar dahi görülmektedir. Çocuk yaşta aile olmaya zorlanan ve sonrasında anne olan bireylerden doğan çocuklarda da birçok fiziksel ve psikolojik sorunlar baş göstermektedir. Vicdana ve merhamete sığmayan bu uygulamalarda hiçbir suçu ve günahı olmayan kız evlatlarımız maalesef cezalandırılmaktadır. Annelerinin ve babalarının iradeleri ile hayatları rezil olmaktadır. Umutları tükenmektedir. Geleceğe yönelik hayalleri başlamadan sona ermektedir. Cinsel saldırılara maruz kalıp kendilerine saldıran insanla evlenmek zorunda bırakılmaktadırlar. Başlık parası ve süt hakkı adı altında paraya karşılık deyim yerindeyse satılmaktadırlar.
Bütün bunlara karşın Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere birçok kanun ve mevzuatla çocuk hakları yasal teminat altına alınmıştır. Bu kanunların uygulanmasında sorunlar yaşıyoruz dersek doğru söylemiş oluruz. Bir çocuk evlenmeye zorlandığında ancak adli bir vaka olduğunda ya da herhangi bir şikâyet olduğunda devlet görevlileri harekete geçmektedir. Eğitim hayatını sonlandıran bir kız çocuğunun velisine fazla caydırıcı olmayan bir ceza verilmektedir. Devlet bir takip sistemi oluşturarak çocukların eğitimlerine devam edip etmediklerini disiplinli bir şekilde takip etmelidir. Eğitim ve öğretimine devam etmeyen çocukların durumu araştırılmalıdır. Bu olaylara yönelik cezaların hepsi yeniden güncellenerek caydırıcı olacak şekilde arttırılmalıdır. Çocuk yaşta evliliğe maruz kalmış çocuklar şikâyet olduğunda devlet korumasına alınmaktadır. Şikâyet beklenmeden bu çocuklar devlet korumasına alınarak psikolojik destek verilmelidir. Ayrıca tekrar eğitim hayatlarına devam ettirilerek sosyal hayata kazandırılmaları sağlanmalıdır. Milli Eğitim, Üniversite, Sosyal Hizmetler, Belediye, Emniyet ya da Jandarma gibi resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşları organize olarak farkındalık oluşturmalılardır. Özellikle kırsal kesime yönelik bu konuyla ilgili eğitimler verilmelidir. Çocuk evliliklerin çocuklara verebileceği zararlar anlatılmalı ve kırsal kesimde yaşayan anneler ve babalar başta olmak üzere toplum bilinçlendirilmelidir. Görsel, yazılı basın ve sosyal medya aracılığı ile algı oluşturulmalı ve toplumsal baskı kurulmalıdır. Çocuk evliliklerden meydana gelen sorunlar somut olarak göz önüne konmalıdır. Böylelikle annelerin ve babaların çocuk evliliklerin ne denli kötü sonuçlar doğuracağını görmeleri sağlanmalıdır.
Çocuklarımızı erkek ya da kız diye ayırmamalıyız. Kız çocuklarımıza da erkek çocuklarımıza verdiğimiz fırsatı vermeliyiz. Yani kız çocuklarımıza fırsat eşitliği sunmalıyız. Unutmayın hiçbir insan dünyaya gelirken cinsiyetini kendisi belirlememektedir. Anneleri ve babalarını da seçememektedir. Çocuklarımızı ömürleri boyu sürecek bir çileye maruz bırakmayalım.
Son söz: “Erkek çocuk nimet, kız çocuk ise hasenedir; yüce Allah nimetin hesabını sorar, haseneye ise mükâfat verir.” (İmam Cafer-i Sadık (a.s)