Aklım karışıktı hani şu çok bilen bildiğini iddia eden aklım, fikrim de karışıktı renklerim de... Yazmaya ara verdim o yüzden, durulunca dedim, renkler ve sesler durulunca. Durulmadı. Ben de sisli puslu günlerin yalnızlığını da yazayım bari dedim. Son söyleyeceğimi ilk, ilk söyleyeceğimi dip not yapar yazarım, bir kişi bile olsa anlayan yazarım.
İçinden geçemediğim tekrar eden rüyalarla başım dertteydi biraz da çözemiyordum, çözmeye uğraşıyordum, vazgeçtim, bırak dağınık kalsın dedim kendime, zaten ben genellikle vazgeçenlerdenim.
Frekanslarla da epey uğraştım, hayatıma girenler, çıkanlar, frekans değişince oluyormuş bunlar hep... Oysa geçmiş, benim için geçmemiş işte, özlüyordum uğradığım tüm haksızlıklara rağmen bir vakitler sevdiklerimi ama özlemiyordum beklenti içine girdiklerimi. Zihnimde Mevlanalar, Şemsler, binlerce yıllık türküler, sazlar, tamburlar, neyler, neyzenler ama eskiler, hep eskiler, hep eksikler...
Not: Kedilerimle birlikte pencere önü menekşelerini suluyorum, içimdeki şiirin yolu ilhamdan geçince diyorum, bekliyorum...



