suret mi asıl mı, aynadaki yansımam mı, benzer mi zıt mı sorgulamalarımdan geriye, /bir de sessizlik var tabi suskunluğun mağrur sesi, duyabilene/ yaşamak ve nefes almak kadar fark ile yarım, biraz da çarpık, ama katiyyen ürkek değil, bir gülümsemeyle, el salladım dün geceden kalma -düş- incilerime, el salladım hiç bir şeyin kaybolmadığı bir düzende, yazın dedim sağımdaki ve solumdakilere, yazıcının tüm aksayan yönlerini, tekleyen kalbini not edin, gün nihayet biterken...
"Gönül dağı, yağmur yağmur boran olunca
Kadrajıma düşenler bir bir viran olunca
Zihnim yine yazı ve sızıya emanettir, susmayan satırlarda..."
Oysa uzun cümleler kurmayacaktım, yine yanıldım.
 

 
                
 
        
 
                