Gıda hileleri, modern çağın en büyük tüketici problemlerinden biri haline geldi. Gün geçtikçe artan taklit ve tağşiş olayları, insanların tüketim alışkanlıklarına olan güvenini zedeliyor. Görülen o ki, insan sağlığını tehlikeye atan bu durum sadece ekonomik bir sömürü değil, aynı zamanda etik bir sorundur.
Son yayınlanan gıda taklit-tağşiş listesi, pek çok üründe beklenmedik katkı maddelerinin tespit edilmesiyle dikkat çekiyor. Örneğin, manda yoğurdu diye satılan ürünlerde manda sütü bulunmaması veya keçi sütlü dondurmada keçi sütüne rastlanamaması gibi durumlar, tüketiciyi aldatmaya yönelik açık birer örnek. Bunun yanı sıra, dana ve kuzu et ürünlerinde sakatat, tavuk hatta domuz eti tespit edilmesi büyük bir skandal. Tereyağına bitkisel yağ katılması veya zeytinyağında tohum yağlarının kullanılması ise, tüketiciyi bilinçli olarak kandırmaya yönelik girişimlerdir.
Peki bu noktaya nasıl geldik? İnsanlar neden gıdalarda bu tür hilelere başvuruyor? Sorunun temelinde ekonomik kazanç hırsı yatıyor. Daha düşük maliyetle üretim yapma amacı, kaliteli ürün yerine düşük kaliteli alternatiflerin piyasaya sürülmesine neden oluyor. Ancak bunun bedelini, sağlığımızla ödemek zorunda kalıyoruz.
Bu hilelerin giderek artması, gıda güvenliği standartlarının sıkılaştırılmasının gerektiğini gösteriyor. Yetkililer tarafından alınan önlemler yetersiz kalıyor; zira her geçen gün yeni bir hileli ürün listede kendine yer buluyor. Denetimlerin sıkılaştırılması ve tüketicilerin bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor. Gıdada güvenliği sağlamak sadece devletin değil, aynı zamanda tüketicilerin de görevi olmalı. Ambalajlarda yazan içerik bilgilerine dikkatle bakmalı, yerel ve güvenilir üreticiler tercih edilmelidir.
Özetle, gıda hileleri modern dünyamızda sağlığımızı tehdit eden en büyük sorunlardan biridir. Bu duruma karşı durabilmenin yolu, hem bilinçli tüketici olmaktan hem de devletin sıkı denetim ve cezai yaptırımlarını artırmasından geçiyor. Unutmayalım ki, ne yersek oyuz. Sağlıklı bir yaşamın temel taşı ise güvenilir gıdalardan geçer.
