Niğde, köklü tarihine, bereketli topraklarına ve çalışkan insanlarına rağmen, bugün pek çok alanda sessizce geride kalıyor. Ancak bu geride kalış, sadece ekonomiyle, siyasetle ya da sanayiyle açıklanabilir mi? Yoksa daha derin bir meseleyle, insanların zihinsel haritalarıyla mı ilgilidir?
Öğrenilmiş Çaresizlik mi, Gerçeklerden Uzaklaşma mı?
Niğde’de yaşayan insanların büyük bir kısmı, çocukluklarından itibaren belirli kalıplarla büyüyor. “Burası küçük bir şehir, burada büyük işler olmaz.” “Okuyup da ne yapacaksın, zaten torpilin yoksa bir yere gelemezsin.” “Bizim yapacağımız bir şey yok, olanı kabul etmek zorundayız.” Bu cümleler, belki farkında olmadan, nesilden nesile aktarılan bir kader inancı haline gelmiş durumda.
Bunun sonucu olarak, sorgulamayan, araştırmayan, yeni fikirleri keşfetmekten çekinen bir toplumsal yapı doğuyor. Eğitim, sadece okul sıralarında alınan bilgilerden ibaret görülüyor ve hayat boyu öğrenme anlayışı benimsenmiyor. Oysa dünya, bilgiyi arayan, onu işleyen ve geliştirenlerin ellerinde yükseliyor.
Sorgulamanın Yerini Boşvermişlik Aldığında
Sorgulamak, sadece başkalarını eleştirmek değil, kendi hayatını daha iyiye taşımak için çaba harcamaktır. Fakat zamanla, Niğde’de yaşayan birçok insan, çevresinde olan biteni anlamaktan ve sorgulamaktan uzaklaşmış gibi görünüyor. Birçok kişi, hayatını belirli bir rutinde devam ettiriyor, yenilikleri takip etmiyor, değişimin içinde yer almak yerine onu uzaktan izliyor.
Bu durum, sadece bireysel hayatları değil, şehrin genel gelişimini de etkiliyor. Bilim ve teknoloji hızla ilerlerken, Niğde’de bu alanlarda atılım yapacak insanlar yetişmiyor. Eğitimin sınav kazanmaya indirgendiği, araştırmanın merak duygusuyla değil mecburiyetle yapıldığı bir ortamda, nasıl büyük adımlar atılabilir?
Kendi Hikâyemizi Yazmak İçin Geç Değil
Ancak her şeyin değişebileceğini unutmamak gerekir. Kendi hayatının kontrolünü eline almak isteyen bireyler, şehirlerin de kaderini değiştirebilir. Merak etmek, araştırmak, sorgulamak ve öğrenmek bir şehri dönüştüren en büyük güçtür.
Niğde’nin kaderi, ona biçilen rollerle değil, onun için çaba harcayan insanlarla yazılabilir. Bugün, yeni fikirler üreten, farklı alanlara ilgi duyan, kendi potansiyelini keşfetmek isteyen her birey, bu değişimin bir parçası olabilir.
O halde sormak gerekiyor: Biz Niğde’yi nasıl görmek istiyoruz? Sessizce geride kalan bir şehir mi, yoksa kendi hikâyesini yazan bir toplum mu?
Belki de değişim, bu soruyu sormakla başlar.