Bugün modern yapıları, üniversitesi, sanayisi ve kültürel zenginlikleriyle Anadolu’nun yükselen şehirlerinden biri olan Niğde’nin adı, binlerce yıl öncesine uzanan taşlara kazınmış durumda. Bu köklü geçmişin sessiz tanıklarından biri, Andaval Kabartması’dır. Niğde Müzesi’nde sergilenen bu tarihi taş, M.Ö. 9. yüzyılda yaşamış Nahita (Niğde) kralı Saruvani(s) adına yapılmıştır. Kabartmanın üst kısmında yer alan Anadolu hiyeroglifleri, yani Luwi dilindeki yazıtlar, o dönemin siyasi yapısını ve halkın yaşamını gözler önüne serer. Yazıtta, sığır ve koyun sürülerinin eğitimi, üretimin ve hayvancılığın düzeni anlatılırken; dönemin büyük gücü olan Tabal Krallığı’nın hükümdarı Warpalawas (Varpalavas)’ın adı da geçmektedir. Bu ayrıntı, Nahita’nın o yıllarda Tabal Krallığı’na bağlı bir yerel yönetim merkezi olduğunu kanıtlar niteliktedir. Taşın çevresinde yer alan yazıların içinde bir kelime özellikle dikkat çeker: “Na-hi-ta.” Bu, bugünkü Niğde’nin bilinen en eski adıdır. Binlerce yıl sonra bile bu isim, taşın diliyle Anadolu topraklarında yankılanmaya devam etmektedir.
Bazalt taş üzerine kabartma tekniğiyle işlenen kral figürü, profilden betimlenmiş kıvırcık saçları ve başındaki detaylı işlemelerle dönemin sanat anlayışını da yansıtır. Her bir çizgi, her bir işaret; Anadolu’nun derin geçmişinden bugüne ulaşan bir mesaj gibidir. Andaval Kabartması, yalnızca bir arkeolojik eser değil; Niğde’nin kimliğinin, tarihinin ve hafızasının taş üzerindeki ilk imzasıdır. Nahita adı, bugün hâlâ bu topraklarda yankılanıyor; geçmişin izleriyle bugünü birbirine bağlayan sessiz bir şahit gibi.




