ALPER LÜTFİ GÖNCÜ

Tarih: 03.11.2024 09:41

NİĞDE’NİN AVM SERÜVENİ

Facebook Twitter Linked-in

Niğde’nin cadde ve sokaklarında röportaj verenlerin büyük çoğunluğu, şehrin en büyük eksiğinin AVM olduğunu söylerken,programı seyredenler de Niğde’nin tek derdinin bu olduğunu düşünürler. Bir şehrin tüm gelişmişliğini binayla, betonla ölçenlerin dünyasında bu, doğru bir bakış açısı olarak değerlendirilebilir.

 

Niğde, yıllar boyunca: “İçinde AVM Olmayan Şehir” olarak bilindi. Çevre illerde ikişer üçer alışveriş merkezi varken, bizde ilâç niyetine bir tane bile açılmadı. AVM sevdalıları, hafta sonu alışverişi veya sırf gezinti olsun diye; Kayseri, Adana, hatta Ankara’yı komşu kapısı yaptılar.

 

Günümüzde, ilçelerde hatta kasabalarda hizmet vermekte olan alışveriş merkezlerinin yapılmasına Niğde esnafının direnç gösterdiği, meslek odaları ile sermaye erbabının karşı çıktığı vearsa sahibi kodamanların AVM inşa edilecek yer konusunda çekiştikleri söylenir. Kır üstüne mi? yol üstüne mi? köy garajının ardına mı, değirmen önüne mi? yıllarca bu konu netleşememiştir.

 

Niğde’nin yılan hikâyesine dönen alışveriş merkezitartışmalarına son nokta konmuş olmalı ki gece bülbülününöttüğü, sığırın sıpanın cirit attığı, camızın çamura battığı, Ali Fakı’nın tay güttüğü Bucakçayırı mevkiinde tüm hızıyla bir AVM inşaatının yükseldiğini görüyor, 2025 yılının Mart ayındaaçılması planlanan ve Niğdelileri mecburiyet caddesinden kurtarıp, yüzlerce gencimize istihdam sağlayacak olan bu girişimin faaliyete geçmesini dört gözle bekliyoruz.  

 

Bor yolunun son yıllarda kayda değer yükselişi ve hareketli bir bulvara dönüşmesi sonucunda AVM’nin, şehrin gelişme aksındainşa ediliyor olması isabetli gözüküyor. Niğde’nin hem içi hem dışı olarak tanımlanabilecek bu lokasyonun en büyük avantajı, merkeze yürüme mesafesinde ve trafik keşmekeşinden uzak olmasıdır. Ayrıca, Niğde-Bor yoluna paralel ve ortasında raylı ulaşım şeridi bulunan 30 metre genişliğindeki bulvar projesininde mekân kurgulanırken hesaba katılmış olduğunu düşünmekteyiz.

 

Bir zamanlar pek çok konuda öncü olan Niğde, yetmiş veseksenli yıllar boyunca çağı yakalayamayıp, 1992 yılında Üniversite açılana kadar derin bir uykudaydı. Plansızlık, vizyonsuzluk ve göç yüzünden şehrimiz yerinde sayıp kısır siyasi çekişmelerle yıllarca oyalandı. Bu zaman zarfında ülkede yaşanan sosyal, kültürel ve teknolojik yeniliklere hep uzaktan bakıldı.

 

Türkiye’de otomatik telefon santraline en son geçen iki ilden biri Gümüşhane, diğeri de Niğde’ydi. Öyle ki, manyetolu telefonla önce postaneye bağlanıp numara söylendikten sonra karşı tarafla görüşülür, şehirlerarası telefon ise sabahtan yazdırılır, akşama ancak bağlanırdı. O yıllarda Niğde’de doğru düzgün; hamburger, pizza, döner, tost bile bulunmaz, lahmacun yemeğe Nevşehir’e gidilirdi. Sokaklarda kokoreç, çiğköfte,pilav, söğüş (Niğde ova köylerinden çıkma olduğu halde) satılmazdı.

Sosis, salam, taze kaşar, galeta, mayonez bilinmez, kereviz ve enginar pazara gelmez, kalamar, karides, sushi, ahtapot ve midyenin esâmesi okunmazdı.

 

Şehirde; yürüyen merdiven, trafik lambası, butik otel, halı saha,oto yıkama, body salonu, pet shop ve daha nicesi bulunmazdı.

Şimdi artık bu saydıklarımız her caddede, her köşe başında karşımıza çıkıyor. Umulmadık dayılar, adım başı açılan ihtişamlı kafelerde oturup 120 liraya Espresso Macchiato içiyor, bağda bahçede, yazının yüzünde çalışan usta ve ameleler; öğle paydosunda Fast Food zincirlerinden Pizza-Hamburgergetirtiyor, torunlar, dede ve ninelerine kova menüler, çıtır tavuklar aldırıyor.  

 

Günümüzde Kapitalizmin Mabetleri olarak tanımlanan AVM’ler özellikle büyük kentlerde, gidecek yeri olmayanlar için adeta bir barınak, aylaklar için seyran yeri işlevi görüyor. İnsanların boş zamanlarını kurumsallaştıran cazibe merkezleri olarak tanımlanan AVM’ler’deki mağazalarda disko ve ritmik müzikler çalınırken çalışanlara dinamik ve güler yüzlü olmaları tembihlenip kimi dükkânlarda ortalığa güzel kokular salınıyor. Bütün bunların pazarlama taktiği olduğu bilinmelidir.

 

Günümüzde kapıdan gireni uzun süre bina içinde tutmak ve illâ ki cebimizdeki parayı harcatmak için tasarlanan AVM’lerde, içeri girmek kolay, çıkmak zordur. Kimi zaman dışarı çıkmak için koskoca bir katı dolanmak gerekir. Bazısı da labirent gibidir, insana yönünü şaşırtır. Genellikle

kuru kalabalığa hizmet veren mağazalar ve sosyal alanlar ziyaretçileri ziyadesiyle oyalar. Yılbaşı öncesi ve özel günlerde, bina içi ve çevresi Bülent Ersoy’un mikrofonu gibi ışıltılı bir hal alır. Yorulunca oturma, acıkınca yeme imkânı, bedava tuvalet, bedava otopark, konser ve etkinlikler, sinema, tiyatro, lunapark, oyun alanları, çocuk emanet bırakma istasyonları, ayaküstü masaj, market, kuaför, kuyumcu, anahtarcı, kuru temizleyici, hasılı akla gelen her türlü hizmeti veren işletmelerle donatılmış olup ortalama bir AVM’de içeri girenin sıkılması mümkün değildir. Parası olmayan da vitrinlere bakar, geleni geçeni süzüp, gözü gönlü açılarak vakit geçirir.

 

AVM’ler ;  tas traşlı ergenlerin, memur emeklisi çiftlerin, doğum günü bebeleri ve diğer velilerle sohbet edeceği yerde telefona bakan annelerin, bezgin tezgâhtarların, kalbi pır pır atan yeni yetme sevgililerin, dostuna pırlanta bakmaya gelen ağır abilerin, oyun parkında ha bire kart yüklemesi yapan ana-babaların, en alelâde yemek mekânında bile gelen hesabı öderken kredi kartı limitinin yetip yetmeyeceğini düşünenlerin, kedisine kum, odasına mum almaya gelen gri eşofmanlı ablaların, en varoş halleriyle ortada amaçsızca gezinenlerin ve de hayatlarında ilk kez asansöre, yürüyen merdivene binenlerin yeridir. Sıcakta serin, soğukta sıcak ortam sağlayan AVM’ler, aynı zamanda güvenli olduklarından veliler gönül rahatlığıyla çocuklarını buralara gönderirken, özellikle Anadolu’da kızlarını çarşıya pazara salmayan ailelerin bu mekânlara güven duymalarıönemlidir.

 

Küreselleşmeyle birlikte popüler hale gelen Cadılar Bayramıtarzı Pagan-Hıristiyan sembollerinin dekor olarak kullanıldığını bazı AVM’ lerde görsek de, yerli kültürün yok olmaması için;tarihi sokak, geleneksel mutfak, organik pazar gibi konseptlerihayata geçiren AVM sayısının da günden güne arttığını gözlemliyoruz.

 

Günümüzde, yurt sathında sayıları beş yüze yaklaşan AVM’lerintarihteki ilk örneği 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan İstanbul Kapalıçarşı olarak bilinir. Hükmettiğimiz geniş coğrafyada Bedestenler, Arastalar, Hanlar yapmış bir medeniyetin çocukları olarak Kapalıçarşı konseptiyle yeniden tanışıklığımız 1 Ekim 1988 tarihinde İstanbul Ataköy’de açılan Galleria ile oldu. Kendi kültürümüzü allayıp pullayıp bize geri satan kapitalizm şimdi de Niğdemizi- geç de olsa-dünya sistemine dâhil ediyor.

 

Memleket sathında konvansiyonel AVM’lerin modasının geçtiği,Kent Meydanı, Forum, Agora ve Bulvar tarzının daha çok rağbet gördüğü, hatta bazılarının kapanıp bazılarının satıldığı, yıkılıp yerlerine ofis, rezidans vs yapıldığı dönemde Niğde’ye eski kapalı tip AVM yapılmasını kimileri yadırgasa da, kış ayları soğuk geçtiğinden, memleketimiz için böylesi daha hayırlı görünüyor.  

 

Müjdeler olsun! nurtopu gibi bir AVM’ miz oluyor…

 

Dileriz yakın gelecekte ekonomimiz rayına oturur, alım gücümüz artar, mağazalara girenlerin elleri, lokantaya girenlerin mideleri dolu çıkar, piyasada para döner, Dubai çikolatasını gönül rahatlığıyla yiyecek seviyeye ulaşır, mutlu oluruz.

 

 

 

*Alış Veriş İşleri adlı kitabıyla ufkumu açan, ülke çapında yüzlerce AVM projesine imza atan Avi Alkaş beyefendiye teşekkür ediyorum.  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —