FATİH MEHMET ADAŞ

Tarih: 14.05.2025 17:55

NİĞDE’NİN MASALLARI DAHA AĞIRBAŞLIDIR

Facebook Twitter Linked-in

Masallar… Çocukluğumuzun yastık altı fısıltıları. Kimi zaman bir nine dizinde, kimi zaman bir soba başında dökülen sözler. Bugün belki sadece “uyutmak” için anlatılıyor gibi görünseler de, aslında bir halkın belleği, derdi, duası ve duruşudur onlar. Niğde gibi tarih kokan bir şehrin masalları ise daha bir ağırbaşlıdır; içinde geçmişin sırları kadar bugünün çıkmazlarına da dokunuşlar vardır. 

Bir zamanlar Niğde’nin bir köyünde yaşlı bir adam yaşarmış. Adı, Sabancı Dede’ymiş. Herkes onu cömertliğiyle tanırmış. Elinde avucunda ne varsa fakire fukaraya verirmiş. Gün gelmiş, köye yeni bir ağalık düzeni gelmiş. Yeni bey, malı olanı severmiş. Sabancı Dede’ye “Bu kadar veriyorsan demek ki sende çok var” deyip, vergisini katlamış.

Yaşlı dede hem aç kalmış hem onurundan olmuş. Ama bir gün, köyde büyük bir kuraklık baş göstermiş. Kuyular kurumuş, harmanlar boş kalmış. Bey dâhil herkes kapısına düşmüş Sabancı Dede’nin: “Senin kalbinin bereketi varsa, bizim de yüzümüzü güldür.”

Sabancı Dede, kalan son buğdayını da dağıtmış. Ertesi sabah, köy meydanındaki taşın altından bir pınar fışkırmış. O günden sonra köyde bir kural konmuş: “Hakkı gözetmeyenin toprağında bereket olmaz.”

Bu Masal Ne Diyor Bize?

Bugün, sosyal adaletten şikâyetçiyiz. Hakkaniyetle yönetilmeyen kurumlar, emeği görülmeyen insanlar, susturulmuş vicdanlar… Oysa halk anlatılarında bile açıkça ifade ediliyor: “Adaletsiz kazanç susuz toprak gibidir.” Ve bu masallar yalnızca çocukları değil, karar vericileri de eğitmek için anlatılmıştır bir zamanlar.

Masallar, içinde “ders verme” çabası taşır ama nasihat etmez. Gösterir, düşündürür. .Aynı bugün olduğu gibi: İnsan ilişkileri zedelendikçe, toplumsal empati azaldıkça, bu eski anlatlar yeniden değer kazanıyor.

Niğde’nin başka masallarında da benzer vurgular var. Misafirperverliğin, helal kazancın, doğruluğun ve iyiliğin altı çizilir. Hatta bazı hikâyelerde, iyilik edenin mezarı bile çiçek açar; kötülük edenin evinden uğursuzluk eksik olmaz. Bugünün hızlı yaşamında, bunlar bize durup düşünmeyi, adil olmayı, insan gibi yaşamayı hatırlatıyor.

Toplum olarak kendimize sormamız gereken soru şu: “Masallarda anlatılan iyiliği ne kadar yaşatabiliyoruz?” Eğer geçmişin hikâyeleri bugünün insanına dokunmuyorsa, o zaman sadece kitap tozudur hepsi. Ama eğer bir Sabancı Dede’yi, bir pınarı, bir ahlakı hâlâ yüreğimizde taşıyorsak; işte o zaman masallar susmaz, konuşur…


 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —