Niğde, Türkiye’nin patates ambarı… Toprağın altından bereket fışkırıyor ama çiftçinin yüzü bir türlü gülmüyor. Çünkü toprak ne kadar verimli olursa olsun, alın teriyle yoğrulmuş ürün, doğru pazarla, doğru stratejiyle buluşmadıkça üreticiye kazanç değil, yük getiriyor. İşte tam da bu yüzden artık patates üreticisinin sesine kulak vermenin, bu kıymetli ürüne Niğde’de katma değer katmanın zamanı çoktan geldi.
Her yıl binlerce ton patates toprağın bağrından sofralara doğru yola çıkıyor. 2023 verilerine göre Niğde, 757 bin tonluk üretimle Türkiye patates üretiminin yüzde 13,3’ünü karşılıyor. Ama ne hikmetse üretici bu yüksek üretimin karşılığında hak ettiği geliri elde edemiyor. Fiyatlar ya arz fazlasından ya da yanlış planlamadan dalgalanıyor, emeğin karşılığı çoğu zaman zarar hanesine yazılıyor. Oysa bu hikâyeyi baştan yazmak mümkün.
Niğde, sadece bir tarım kenti değil, aynı zamanda gelişmekte olan bir sanayi merkezi. Patatesi sadece ham madde olarak değil, işlenmiş ürün haline getirerek, yani cips, dondurulmuş patates, nişasta ve un gibi alanlara yönelerek ciddi bir katma değer yaratabilir. Üstelik Niğde Organize Sanayi Bölgesi’nin 5. teşvik bölgesinde yer alması, yatırımcılara vergi indirimi, KDV istisnası, bedelsiz arazi tahsisi gibi önemli avantajlar sunuyor. Bu desteklerle patates işleme tesisleri için cazip bir zemin oluşturulabilir.
Ancak üretimi güçlendirmek kadar önemli olan bir diğer konu da “tohumda bağımsızlık.” Niğde Patates Araştırma Enstitüsü’nün geliştirdiği yerli ve milli çeşitler, hastalıklara dayanıklı ve sanayiye uygun özellikleriyle öne çıkıyor. Bu çeşitlerin yaygınlaştırılması, dışa bağımlılığı azaltacağı gibi, ihracat potansiyelini de artıracak. Kendi tohumumuzu kendimiz üretmek, stratejik bir güvenlik meselesidir artık.
Peki ya pazar? Patatesin pazarlaması, üretimin kendisi kadar strateji gerektiriyor. Üretici birlikleri ve kooperatifler eliyle ortak hareket etmek, markalaşma ve ihracat odaklı projelerle desteklenmek şart. Sadece Rusya’ya, Irak’a patates satmak değil mesele… Avrupa’nın, Orta Doğu’nun market raflarında “Niğde Patatesi” markasını görmek asıl hedefimiz olmalı.
Bu süreçte elbette kamunun rolü de hayati. Tarım planlaması, destek politikaları, eğitim ve danışmanlık hizmetleri üreticinin yalnız bırakılmadığı, bilinçli ve verimli bir üretim sürecini mümkün kılar. Çiftçinin hangi tohumu ne zaman ekeceğini bilmesi, ne kadar ürün çıkaracağını öngörmesi, hangi fiyat aralığında satacağını kestirmesi artık tesadüflere bırakılamaz.
Niğde, patatesin başkenti olma potansiyeline sahiptir. Ama bu unvanı gerçek anlamda taşıması için ürüne değer katmalı, çiftçisini korumalı, sanayisini güçlendirmeli, pazarını büyütmelidir. Yoksa her yıl aynı döngüde, hasatla sevinip fiyatla üzülmeye devam ederiz.
Artık toprağın sesine değil, onu işleyen çiftçinin sesine kulak verme vakti. Çünkü bu memlekette patates sadece karın doyurmaz; doğru yönetilirse bir ilin kaderini değiştirir.