İsrail ile Filistin arasındaki savaşın başlamasından bu yana aylar geçti. Uzunca bir zaman dilimi geride kalmış olmasına rağmen savaş şiddetinden bir şey kaybetmedi. Tam tersine olanca şiddetiyle sürüp gidiyor. En son gelişmede ise İsrail bütün gücüyle Refah’a saldırdı. Refah’ta derme çatma kulübelerde hayatını fevkalade zor şartlar çerçevesinde sürdürme savaşı veren insanlar çok sayıda ölümle ve ağır yaralanma ile sonuçlanan olaylara tanıklık ettiler. Ama bu mazlumların bir gün bu şiddet mağdurlarının sesini ve feryadını duyan hemen hemen yok gibidir.
Başta Amerika ve İngiltere olmak üzere sözüm ona medeni milletler, gelişmiş ülkeler bu katliam karşısında adeta gözlerini kapadılar ve kulaklarını tıkadılar. İslam alemi ise bu tablodan çok farklı bir tablo ne yazık ki ortaya koyamadı. Sesini en yüksek perdeden yükselten tek ülke Türkiye olsa gerek. En son sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti toplantısında bu konuya değindi ve en yüksek perdeden tenkitlerini ve ıstırabını dile getirdi. Netenyahu’nun adını da açıkça zikrederek en ağır ifadeler ile kendisini yerden yere vurdu. Ama ne İsrail’den ve ne de İsrail’in baş koruyucuları olan Amerika ile İngiltere başta olmak üzere hiçbir Avrupalı ülkeden ses ve soluk çıkmadı.
Milletlerarası kurum ve kuruluşlar suskunluğunu sürdürüyor. Üzerlerine düşen görev ve sorumluluğun gereğini yerine getirmiyorlar. Bazı Avrupa ülkelerinin üniversitelerinde çok az sayıda bir öğrenci grubu ufak tefek nümayiş ve protestolarda bulunuyorlar.
Ama ne anlayan ne de duyan yok gibi. Bunlar bir yana Müslüman ülkelerin sessizliği işin bir başka kahredici yönü. Ama görünen köy kılavuz istemez. Hal böyle olunca İsrail, bütün acımasızlığını her türlü imkan ve vasıtadan yoksun zavallı Filistin’i bombalamaya ve yerle bir etmeye aralıksız bir şekilde devam ediyor. Bu tabloyu gören, duyan ve işiten yok. Bu tablo aynen devam ettikçe Filistin, yok olmaya mahkum olacak. Binler, on binler ve hatta yüz binler aralıksız bir biçimde hayatlarını kaybedecekler ve ölümle kalım arasında bir mücadelenin kurbanı olacaklar. Hal böyleyken daha ne diyelim ki?