Sahi…
Vatan neydi?
Üç ranzalık bir koğuş muydu, yoksa son kez vedalaştığın bir kucak mıydı?
Vatan bir bayrak mıydı sadece? Yoksa alnında kurumuş kan izleriyle son defa öptüğün toprağın adı mıydı?
Murat’tı adı. Murat Akman.
Doğduğu gün bir çöp bidonuna bırakıldı. Öylece, çöplerin arasına.
Belki de o gün onun kaderi yazıldı:
“Senin annen bu millet olacak evlat, senin baban bu vatan…”
Devlet büyüttü Murat’ı. Yalnızdı ama boynunu hiç bükmedi.
Asker oldu. Komando…
Her operasyona çıkmadan önce bir mektup yazdı. “Belki dönemem,” dedi.
Ve dönmedi…
Son mektubunu bıraktı ardında.
Okuyalım mı birlikte?
Her satırı, bir damla gözyaşı gibi ağır ağır aksın yüreğimize:
“Bu yazı bir komando er mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız ölmüşüm demektir. Bir ailem olsaydı bu mektubu onlara yollamak isterdim ama yok…”
Ne kadar sade… Ne kadar sessiz bir çığlık.
Yalnız bir çocuk, bir milletin evladı olmayı seçmişti.
Ölümden önceki son cümlesi, bir mektuptu.
Oysa biz, ölümden önce ne mi yapıyoruz?
Instagram’a son fotoğrafımızı yüklüyoruz…
“Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar… Gücü kadına yetenler… Cebindeki on lirası için adam vuranlar… Bileniniz var mı ben kimi korumak için öldüm?”
Bu sorunun cevabını verebiliyor muyuz?
Kimi korumak için öldü Murat?
Sokakta elinde levye ile dolaşanı mı?
Yolda yol verilmeyince çılgına döneni mi?
Garsona yumruk savuranı mı?
“Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam… Söylesene ben kimin için öldüm?”
Bir vatan, ancak onun için can verenlerin hakkını bilenlerle yaşar.
Bir millet, ancak şehidine cevap verebilenlerle ayakta durur.
Murat Akman belki anasız babasız büyüdü,
Ama onun ardında bir millet ağlamalıydı…
Bir baba gibi,
Bir anne gibi,
Bir kardeş gibi…
Ağlamalıydı bu millet!
Çünkü o bizi bizden daha çok sevdi.
“Yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeği bölmek olduğunu öğrendik biz. Peki size neyi bölmeyi öğrettiler?”
Evet…
Biz hangi ekmeği böldük son yıllarda?
Paylaşmayı mı öğrendik, yoksa yalnızca tüketmeyi mi?
“Ben sizden razı oldum, Allah da sizden razı olsun.”
Razı olmuştu…
Kimsesiz bir çocuk, son nefesinde bize hakkını helal etmişti.
Biz onun bize bıraktığı emanete razı mıyız peki?
Sahi… Vatan neydi?
Bir köyde, bir kasabada, bir ovada toprağın altında yatan Murat’tı vatan.
Kokusu barutla karışmış bir üniformaydı.
Adını bilmediği halkı için kalem tutmayı bırakıp silah tutan bir delikanlıydı.
Yetimken milletin evladı olmayı seçen bir yiğidin yüreğiydi.
Şimdi soruyorum sana ey okuyan:
Sen vatan için ne yaptın bugün?
Murat Akman’a borçluyuz bu sorunun cevabını.
Onun mektubu, sadece bir veda değil.
Bir tokat gibi suratımıza inen gerçek.
Hâlâ ağlamıyorsan, belki de Murat’ın neden öldüğünü hâlâ anlamamışsındır…