Kurumsal şirketlerin ve fabrikaların koca koca totemleri, adeta gözümüze sokulan billboardlar ve “raket” tabir edilen ve her gün yenilenen otobüs durağı panoları dört yandan etrafımızı sardı. Ticari tabela kalabalığı bir yana, seçim dönemlerinde adayların rötuşlu pozları, otobüs giydirmeleri ve her nev’i tanıtım broşürleri cadde ve sokaklarımızı bir süre meşgul eder, elektrik direklerini sarmalar, nihayetinde bu işin kazananı reklâm şirketleri ve matbaalar olur. Şehir, ilçe ve beldelerin girişindeki tanıtım afişleri ve dev tabelâlar orayı Türkiye’nin kalbi, sarımsağın anavatanı, horozun yurdu, kirazın cenneti ilân ederken bu afişleri, çoğunlukla yol kenarına ve şehir meydanına dikilen Polyester bazlı grotesk heykeller destekler.
Tabela mevzuunda esas dikkatimizi çeken husus ise son yıllarda iyice belirginleşen Türkçe hataları ile Türkçe olmayan yazılardır.
Günümüzde kamuya açık alanlardaki ilân, reklâm ve tabela yönetmeliği belli olduğu halde belediyeler kanuna nizama uymayanlara pek ses etmemekte, ara sıra da ikaz etmektedirler. Türk Standartları Enstitüsü’nün belirlediği normlara göre eğer yabancı dilde tabela asılacaksa, harf boyutları Türkçe karakterlerin yüzde yirmi beşini geçmeyecek şekilde olması kuralı getirilmiştir. Buna uyan var mıdır? elbette yoktur.
Bazı şehir ve beldelerimizde belediyeler, Arapça tabelaları sökmekte ancak İngilizce veya başka dillerde yazılmış olanlara dokunmamaktadır. Burada, çifte standart uygulanacağına, belediyeler cadde ve sokaklara nizamî ebat ve puntolarla yazılmış standart tabelalar asmalıdır. Böylelikle hem görüntü kirliliği önlenir hem de gelişigüzel yazılmış olan tabelalar ortadan kalkmış olur.
Bu uygulamayı bazı belediyeler sokak iyileştirme çalışmaları kapsamında ve yeni açılan bulvarlarda başarıyla hayata geçirip tabela terörüne son vermişlerdir.
Yurt sathında öyle evlere şenlik tabelalar vardır ki, reklamı yapılan müessese kapanmış veya ismi değişmiştir ama tabela, ısrarla asıldığı yerde durmakta, bir kişi de çıkıp; “şunu düzeltin” veya “kaldırın” dememektedir. Bu tabelaların yol kenarında olanlarının alayı, avcı bozuntuları ile mandukacıların hedef tahtası haline gelir, şevrotinle delinir, paslanır, zamanında tabelayı taşıyan profiller derine gömülüp beton atıldığından, hırsız çalamaz, hurdacı alamaz, hele de bazı harfler silinir veya sprey boyayla eklemeler yapılırsa yıllar içinde komedi unsuru olarak internete düşer, paylaşılır durur.
Bunun en can alıcı örneği, yıllar önce Kırklareli girişinde görüp güldüğümüz; Şehrimize Oş Geldiniz, çıkarken de H harfi silinerek Ayırlı Yolculuklar şekline sokulmasıdır. Trakya insanının kendi şivesini şehrin giriş ve çıkışına yazması bir hoşgörü örneği ve espri anlayışının yüceliğini gösterir.
80’li yıllarda güneydeki tatil beldelerine gitmekte olan yolcular, Balıkesir civarına geldiklerini, dağa taşa yazılan Esmen Kolonyaları ve Akçora Gömlekleri reklamlarından anlarlardı. O dönemde rampaya düzlüğe, çeşmeye, viraneye yazılan bu yazılar herkesin dikkatini çeker, zihinlere kazınırdı. Hatta Bulutsuzluk Özlemi grubunun Güney’e Giderken şarkısında bile geçen Akçora gömleklerinin erkek gömleği mi, motor piston gömleği mi olduğu bugün bile tartışmalıdır. Seksen ve doksanlı yıllara damgasını vurmuş bu kaya reklâmlarının, minimum maliyetli bir viral pazarlama yöntemi olduğunu söyleyebiliriz.
Son yıllarda gözümüze çarpan bazı tabelalarda ciddi Türkçe hataları ve harf kaymaları olduğu aşikârdır. Okul yıllarında Türkçe ve Edebiyat derslerinde dalga geçen kimi arkadaşlar büyüyüp tabelacı olduklarında neticeleri böyle oluyor. Ortalık fantastik tabelalardan geçilmez hale geliyor. Buna ek olarak Batı özentisi isimlendirmeler günümüzde çokça karşımıza çıkıyor ve önüne geçilemiyor.
Eskiden böyle miydi? İşlerine saygılı ve itinalı çalışan tabela ressamları ve grafikerler, tabela yazarken azami dikkat gösterirler, hatasız iş teslim ederlerdi. Vurdumduymazlık, kolaycılık ve “yaptım oldu” zihniyetinin yaygınlaşması, hataları da beraberinde getirdi. Hadi tabelayı yazan kişi elinin altındaki telefondan yazım kurallarına bakmadı diyelim, ona işi veren esnaf da mı dikkat etmez? Bir süreden sonra yanlış olanın doğru kabul edilmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Gelişmiş ülkeler, tabela ve görüntü kirliliği açısından oldukça hassas olup estetiğe önem verirler. Buna karşılık batıdan doğuya gidildikçe tabela ve reklam panolarında kayda değer bir artış gözlenir. Tabelanın, reklâmın, otobüs giydirmelerinin yoğun olduğu Hindistan, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerdeki tabelaların yerel dille yazıldığı görülür.
Meselâ İsrail’de İbrani alfabesi dışında bir tabela asıldığı nadirdir. Çin’in en turistik bölgelerinde bile Latin alfabesiyle yazılmış tabela olmadığı gibi, otoyol tabelalarının tamamı Çince yazılı olup havaalanı yönü bile sadece tabeladaki ufak bir tayyare figüründen anlaşılır.
Avrupa ülkelerinin birçoğunda cama, çerçeveye asılmış; dişçi, doktor vs tabelası yoktur. Muayenehane olan apartmanlarda zil takımının üzerinde incecik bir isim yazar. Buralara zaten sokaktan geçen adam değil, bilen gelir. Bu yüzden tabelâ asılması gereksizdir. Halkın kent estetiği ve tarihi dokuyu muhafaza etme bilinci yüksektir.
Ülkemizde Karayolları ve belediyeler, kahverengi tabelaları dikmekte mahirdirler. Kervansaray, han, hamam yatır, tekke, kale, kümbet, kilise, yeraltı şehri, müze, ören yeri, artık ne kadar tarihi turistik mekân varsa, uluslararası standartlara göre belirlenmiş kahverengi tabelayla gösterilir. Ancak bazı şehir merkezlerinin direklerinde tabela asacak boşluk kalmamıştır. Örneğin kadim şehir Bursa’nın her köşesi, her yol ayrımı bu tabelalarla doludur. Şehre gelen gezgin ve sürücüler hangisine bakacaklarını şaşırır, kafaları karışır.
Bir de son yıllarda memleketteki yaban domuzlarının aşırı çoğalması sonucunda yol kenarlarında yaban domuzu çıkabilir ibareli tabelalar görülmeye başlandı. Pek kimsenin dikkatini çekmese de kimi yerlerde tabela üzerindeki silüetin evcil domuz olduğu görülmektedir. Muhtemelen bu tabelaları farklı atölyelere sipariş ettiler. Hâl böyle olunca da bir kısım “yabandomuzu çıkabilir” tabelası nizamî şekilde basılırken diğer kısmı internete domuz yazıp oradan karşısına çıkan evcil domuz figürünü serigraf baskı yapmış olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Memleketin bunca sorunu varken “işimiz tabelâya mı kaldı” denilebilir.
Önce tabelalarımızı düzeltip, nizamî hale getirelim ve de kanunları uygulayalım, şehirlerimizi ve diğer yerleşim yerlerini tabela teröründen kurtaralım. Herkes işini düzgün yapar evinin önünü süpürürse gerisi gelir.