Toplum olarak yaşadığımız pek çok sorunun kaynağına baktığımızda, bunların büyük çoğunluğunun bireylerden başladığını görmek hiç zor değil. Hepimiz çevremizdeki sorunlardan, adaletsizliklerden, düzensizliklerden şikayet ediyoruz. Ancak bu şikayetlerin çoğu sadece bir konuşmadan ibaret kalıyor. Çözüm üretmek ya da harekete geçmek konusunda ciddi bir eksiklik var. Peki neden?
Sorunları Dile Getirmek Kolay, Çözüm Üretmek Zor
İnsanoğlu genelde kendi dışında gelişen olayları eleştirir ve suçlayacak birini arar. “Ekonomi kötü, insanlar saygısız, çevre kirli, adalet eksik.” Evet, tüm bu sorunlar gerçek. Ancak bu sorunların düzelmesi için biz bireyler olarak ne yapıyoruz? Toplumun sorunlarını çözmek için herkes önce kendini düzeltmek zorunda. Ne yazık ki, çoğu kişi konuşmakla yetinirken çözüm üretme ve harekete geçme cesaretini gösteremiyor.
Bu durum, sorumluluktan kaçmanın bir yolu olabilir mi? Belki. İnsan, bir çözümün parçası olmaktansa sadece eleştirinin parçası olmayı tercih ediyor. Çünkü çözüm aramak; araştırmayı, çabalamayı, fedakarlık yapmayı gerektirir. Bunlar ise pek çoğumuzun konfor alanını terk etmesini zorunlu kılar.
Kendi Değişimini Başlatmadan Toplum Düzelmez
Bir toplum, bireylerden oluşur. Bu yüzden bireylerin düzelmediği bir toplumun düzelmesini beklemek nafiledir. Çevremizde gördüğümüz tüm olumsuzluklar aslında birer yansıma. Dürüstlük mü eksik? Önce kendimize bakmalıyız. Çevre mi kirleniyor? Önce kendi çöplerimizi nereye attığımızı sorgulamalıyız. Empati mi yok? Önce biz karşımızdakine saygı duyuyor muyuz, bunu irdelemeliyiz.
Toplum, bir aynadır. Biz ne yansıtırsak, toplum da onu büyüterek karşımıza çıkarır. Eğer bireyler olarak dürüst, saygılı, sorumluluk sahibi ve çözüm odaklı olmayı başarabilirsek, toplum da aynı şekilde dönüşecektir.
Harekete Geçmek İçin Bekleme!
Gelelim çözüm kısmına. Şikayet ettiğimiz sorunların çözümü için ne yapıyoruz? Çoğu zaman hiçbir şey. Hepimiz bir başkasının adım atmasını bekliyoruz. “Birileri harekete geçsin, biz de destek veririz.” Ancak gerçek değişim, bireysel adımlarla başlar.
Eğer ekonomi kötüyse, kaynaklarımızı nasıl daha verimli kullanabileceğimizi öğrenelim.
Eğer çevre kirleniyorsa, çöplerimizi ayrıştırmaya ve çevremizde temizlik bilinci oluşturmaya başlayalım.
Eğer insanlar adaletsizse, önce kendi hayatımızda adaletli davranalım.
Küçük adımlar, büyük değişimlere öncülük eder. Bir bireyin yapacağı küçük bir değişim, zincirleme bir etki yaratarak toplumu değiştirebilir. Bunun en güzel örneği, tarihe yön veren bireylerin hayat hikayelerinde gizlidir. Hiçbir büyük değişim, bireyden başlamadan gerçekleşmez.
Toplumsal Düzeltme, Bireysel Değişimle Başlar
Unutmamalıyız ki, sorunları çözmek için harekete geçmeyenlerin şikayet etmeye hakkı yoktur. Sorunların düzelmesini istiyorsak önce kendimizden başlamalıyız. Çünkü bireysel değişim, toplumsal değişimin ilk adımıdır. Herkes önce kendi kapısının önünü temizlerse, sokaklar tertemiz olur. Bu basit ama etkili düşünce, büyük dönüşümlerin başlangıcı olabilir.