Cumartesi sabahı belki bir konuşma dinleyeceğiz. Belki sadece bir metin okunacak. Ama o cümleler yalnızca bugünü değil, yılların yükünü sırtında taşıyan bir milletin yüreğinde yankılanacak.
Çünkü biz bu toprağın evlatları olarak sadece gündem değiştirmiyoruz. Bir tarih yazıyoruz. Gözyaşıyla sulanmış coğrafyamızda, çatışmanın değil, barışın ve onurlu mücadelenin nihayete erdiği bir sayfa açılıyor olabilir
Bir Milletin Yorgun Yüreği
Terör, bu ülkenin çocuklarına yarım kalan hikâyeler bıraktı. Ana kucağından askere, öğretmenden çobana, işçiden mühendise kadar herkes bir şekilde o karanlık gölgeden nasibini aldı. Her şehit haberiyle içimizden bir parça koptu. Sadece canlarımızı değil, bazen umudumuzu da toprağa gömdük.
Ama şimdi… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “tarihi bir açıklama” diyerek işaret ettiği o an, işte bu yaslı geçmişle umut dolu bir geleceğin arasındaki o kırılma noktası olabilir. Bir milletin artık terörle değil, üretimle, bilimle, teknolojiyle anıldığı bir Türkiye hayal değil, gerçeğe dönüşebilir.
Devlet Aklının Zaferi
Bu yürüyüş bir partinin değil, bir milletin; bir iktidarın değil, bir devlet aklının yürüyüşüdür. Çünkü terörle mücadele siyasetin değil, milletin meselesidir. Yıllar süren sabır, dirayet, istihbarat, diplomasi ve kararlılıkla örülen bu yol, sıradan bir adım değil, tarihi bir diriliştir.
Bu topraklarda birilerinin hep istediği “bitmeyen kargaşa” artık yerini güvenliğe, huzura ve kalkınmaya bırakıyor. Terör örgütlerinin son sığınağı olan dağlar çökerken, şehirlerde artık siren değil çocuk sesleri yankılanmalı. Şimdi barışa, umuda ve geleceğe sahip çıkma zamanı.
Savunmadan Güvene, Güvenden Geleceğe
Bugün Türkiye yalnızca terörle değil; aynı zamanda sınır ötesi tehditlerle, küresel çıkar oyunlarıyla da mücadele ediyor. Savunma sanayii işte tam burada bir milli varoluş meselesine dönüşüyor. Kendi İHA’sını, SİHA’sını, füzelerini, radar sistemlerini yapan bir Türkiye; sadece savaşta değil, barışta da güçlüdür.
Belki bu Cumartesi, bir “çelik kubbe” tanıtımı da duyacağız. Belki yerli uzun menzilli hava savunma sistemi ya da lazer silahı. Bunlar sadece mühendislik başarısı değil; bir milletin geleceğe attığı imzadır. Kendi göğünü kendi göğsü gibi koruyabilen bir Türkiye’den söz ediyoruz artık.
Yeni Yol, Yeni Türkiye Yüzyılı
Tarihin her kırılma anı sancılı olur. Ama sonrasında doğan her yeni sabah, daha berrak, daha parlaktır. Erdoğan’ın “yeni yol haritası” olarak tanımlanan açıklaması belki de bu ülkenin sadece terörle değil, vesayetle, ekonomik dayatmalarla, inançsızlıkla, gelecek kaygısıyla da yüzleştiği bir sürecin kapılarını açacak.
Yeni anayasa mı gelir? Büyük reformlar mı? Belki. Ama asıl olan bu milletin artık her zorluktan sonra daha da kenetlendiğini, her badireden sonra daha da dirildiğini görmektir.
Geçmişin Acısından Geleceğin Umuduna
Biz bu topraklarda nice acılar gördük ama hiçbir zaman umudu yitirmedik. Çünkü biliyoruz ki karanlık ne kadar derin olursa olsun, sabah bir o kadar aydınlık olur. Bu sabah da öyle olabilir. Geçmişin acısından geleceğin umuduna bir köprü kurmanın tam zamanı.
Türkiye Yüzyılı, sadece bir siyasi slogan değil, bu halkın yorgun tarihinden yeşeren güçlü bir gelecek vaadidir. Ve bu vaadin gerçekleşmesi için artık hep birlikte o umudun tarafında durmak zorundayız.
Eğer gerçekten terör bitiyorsa, eğer gökyüzü artık bizimse, eğer yeni bir anayasa halkın eliyle yazılacaksa, o zaman bu sabah sadece bir konuşma değil, bir milletin yeniden doğuş anı olacak.
Tarih bunu yazacak. Ve biz, o tarihin tanığı değil, yazıcısı olacağız.