Küreselleşen ve değişen dünyada savaşlarda şeklini değiştirmeye başladı. Artık devletler savaşacakları ülkeleri ordusuyla işgal etmiyor. Asker, teçhizat ve donanım kaybını göze almıyor.
Devletlerin istihbarat servisleri, hedef aldıkları toplumlara veya ülkelere zarar vermek için kurdukları terör örgütlerini kullanmaktadırlar. Terör örgütleri bir proje olarak meydana getiriliyor. Terör örgütlerinin ihtiyaç duyduğu finansman, eğitim ve teçhizatlar bu devletlerin istihbarat örgütleri tarafından sağlanıyor.
Ülkemizde dünya üzerinde yer aldığı jeopolitik konum ve coğrafya gereği tarihten günümüze saldırılara maruz kalmıştır. Türkiye tarihinin son kırk yılına baktığımızda ülkemiz terörle şiddetli bir şekilde mücadele etmektedir. 90’lı yılların başlarında Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesi ve sonrasında Irak’ta devlet otoritesi zayıflamıştır. Oluşan otorite boşluğundan faydalan istihbarat örgütleri ve bölgesel suç unsurları o bölgede yeni terör örgütlerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Ayrıca Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde son on yılda meydana gelen ve “Arap Baharı” olarak tanımlanan iç isyanlar ve darbelerle oluşan otorite boşluğundan faydalan birçok terör örgütü yine istihbarat örgütlerinin desteği ve projesiyle oluşmuş durumdadır.
Terör örgütleri hayatta kalabilmek için ve kendilerine yaşam alanı açmaları için propagandaya ihtiyaç duyarlar. En önemli propaganda malzemeleri de ya yerel halkın dil ve milliyet hassasiyetleri olur. Ya da din hassasiyeti olur. Ülkemizde faaliyet gösteren terör örgütleri de kendilerine propaganda malzemesi olarak yerel etnik özellikleri ve dini kullanmaktadırlar. Terör örgütlerinin halkta karşılık görmeleri için o halkın sosyal refahının olmaması gerekir. Yine terör örgütlerinin halk tarafından destek almaları için halkın ekonomik refahının zayıf olması gerekir. Aynı zamanda halk kendini güvenlik zafiyeti içerisinde hissederse, istemediği halde de canlarını ve mallarını korumak için terör örgütü destekçisi gibi görünmek zorunda kalabilir. Terörün yaşam alanı bulması ve büyümesi uluslararası kaçakçılık ve uyuşturucu ticareti ile de ilgilidir. Özellikle Afganistan’da üretilen uyuşturucuya hammadde, İran üzerinden Irak ve Türkiye sınırları arasından geçerek Avrupa’ya ulaşmaktadır. Bütün bu yasadışı kaçakçılık organizasyonlarını bu terör örgütü mensupları yapmaktadır. Bu organizasyonlardan yüksek düzeyde ekonomik gelir elde etmektedirler.
Peki, terör örgütlerini bitirmek için neler yapmalıyız. Terör örgütleriyle mücadele için askeri operasyonlar çok önemlidir. Ama yalnız başına yeterli değildir. Türk Ordusu dünyanın en büyük ve en kabiliyetli ordularından bir tanesidir. Terör ile çok başarılı operasyonlar yürütülmektedir. Askeri operasyonlar terörün zayıflaması ve bitmesi için çok büyük bir etkendir. Tek başına yeterli değildir. Türk Ordusu’nun güçlü olması terörün tehdit ettiği bölgelerde yaşayan halkı güvende hissettirmektedir. Önceden de söylediğimiz gibi yeterli değildir. Terörün insan kaynağını kesmek terörle mücadelede stratejik öneme sahiptir. Terörün beslendiği etnik ve dini ideolojileri çürütecek projelere ihtiyaç vardır. Radikal ideolojik düşünceler terör örgütlerinin en fazla beslendiği alanlardır. Gençlerin beyinlerini radikal ideolojilerle yıkayarak kendilerine destek sağlamaktadırlar. Böylelikle ihtiyaç duydukları insan kaynaklarını da sağlamış oluyorlar.
Bir başka sorunda terörün kendisine destek bulduğu bölgelerde ekonomik gelişmişlik düzeyinin çok geri olmasıdır. İstihdam kapasitesinin çok kısıtlı olması terör örgütlerinin cazip ücret teklifleriyle yerelde yaşayan insanları terörün kucağına atmaktadır. Ayrıca ekonomik sıkıntılar ve etnik, dini ideolojiler ile birlikte kaçakçılıktan elde edilen gelirler terörü cazip göstermektedir. Terör bölgesinde yaşayan halkın aidiyet duygusunun geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Terörün faaliyet gösterdiği coğrafyada yaşayan insanların kendilerini bu ülkenin bir parçası olarak görmeleri gerekmektedir. Bizleri bir arada tutan dini inanışlarımızı, tarihimizi, kültürümüzü ve ortak paydada bulaşacağımız değerlerimizi ön plana çıkarmalıyız. Farklılıklarımızı ayrıştırıcı bir unsur değil, kültürel zenginliğimiz olarak görmeliyiz. Bölgede yaşayan insanların yerel dillerini konuşmasını, örf ve adetlerini yaşamasını kolaylaştırıcı adımlar atmalıyız. Onları diğer vatandaşlardan ötekileştirecek ve kendilerini yabancı gibi hissedecek tavır ve davranışlardan uzak durmalıyız. Bölgede yaşayan insanlara yeni iş imkânları sağlamalıyız. Yaşam refahlarının artması için çalışmalar başlatmalıyız. Terörün gelir kaynağını kesecek yasadışı kaçakçılık organizasyonlarıyla daha şiddetli mücadele etmeliyiz. Uluslararası düzeyde terörü doğrudan ya da dolaylı olarak destekleyen ülke ve kuruluşlarla mücadele kapsamında yeni stratejiler geliştirmeliyiz.
Eğer insan kendini güvende hisseder, yaşam refahının olduğunu düşünür ve huzur içerisinde ekonomik sıkıntılar çekmeden hayatını devam ettirebilirse, bunların yanı sıra kendini bu vatana ait olduğunu düşünür ve bu ülkenin bir parçası olarak ülkesini sahiplenir. İşte terör o zaman biter.
Son söz: "Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür." Jean Paul Sartre
