Türkiye’de alışveriş kültürünün bir parçası haline gelmiş olan pazarlık, ilk bakışta cazip bir avantaj gibi görünebilir. Ancak bu geleneksel alışkanlık, uzun vadede fiyatların yükselmesine, piyasa dengesinin bozulmasına ve ekonomik şeffaflığın zayıflamasına yol açmaktadır. Artık, pazarlığın ekonomik sistemimize zarar verdiğini kabul edip, bu alışkanlığı geride bırakmanın zamanı geldi.
Pazarlık, satıcı ve alıcı arasında bir tür rekabet gibi görülebilir. Satıcı, ürün veya hizmetine mümkün olan en yüksek fiyatı belirlemeye çalışırken, alıcı ise bu fiyatı olabildiğince aşağı çekmeye uğraşır. Ancak bu süreç, çoğu zaman hem satıcıyı hem de alıcıyı zarara uğratır. Satıcılar, pazarlık yapılacağını bildiklerinden, başlangıçta fiyatları yüksek belirleyerek kendilerini koruma altına alır. Bu durum, piyasa genelinde fiyatların sürekli yükselmesine neden olur ve uzun vadede enflasyonu tetikleyici bir faktör haline gelir.
Dahası, pazarlık kültürü, fiyatların belirsiz ve oynak olmasına yol açar. Bir ürünün veya hizmetin gerçek değerini belirlemek zorlaşır ve tüketiciler, neyin adil bir fiyat olduğunu kestiremeyebilir. Bu belirsizlik, hem tüketici güvenini sarsar hem de piyasada şeffaflığı azaltır. Ekonomik şeffaflık ise, sağlıklı bir piyasa için olmazsa olmazdır. Net fiyatların belirlenmesi, hem satıcılar hem de alıcılar için güvenilir bir ticaret ortamı sağlar.
Pazarlığı kaldırıp, gerçek fiyatın neyse onun yazıldığı bir sisteme geçmek, piyasa dengesi açısından son derece faydalı olacaktır. Bu sistemde, satıcılar ürün veya hizmetleri için tek bir fiyat belirler ve alıcılar bu fiyatı kabul eder ya da etmez. Pazarlık yerine, kalite ve hizmet sunumu gibi unsurlar ön plana çıkar. Bu yaklaşım, satıcıların dürüst ve rekabetçi olmasını teşvik ederken, tüketicilerin de kendilerini daha güvende hissetmelerini sağlar.
Elbette bu yeni sistemin başarılı olabilmesi için fiyat kontrolünün devlet tarafından etkin bir şekilde denetlenmesi gerekir. Devlet, fiyatların adil ve rekabetçi olmasını sağlamak için piyasa üzerinde düzenleyici bir rol oynamalıdır. Bu, hem enflasyonun kontrol altında tutulmasına yardımcı olur hem de piyasa istikrarını artırır. Devletin bu süreçteki rolü, fiyatların makul seviyelerde tutulmasını sağlamak, tekelci davranışları engellemek ve piyasa düzenini korumaktır.
Sonuç olarak, Türkiye’de pazarlık kültürünü geride bırakıp, net fiyat ve net müşteri anlayışına geçmemiz, ekonomik şeffaflığı ve piyasa dengesini sağlamamıza yardımcı olacaktır. Bu geçiş, kısa vadede bazı zorluklar yaratabilir, ancak uzun vadede hem tüketiciler hem de satıcılar için daha adil ve güvenli bir ticaret ortamı sağlayacaktır. Devletin düzenleyici rolüyle desteklenen bu sistem, Türkiye’nin ekonomik istikrarını ve sürdürülebilirliğini güçlendirecektir. Pazarlık yerine, adil fiyatlarla, şeffaf ve dürüst bir ticaretin kapılarını aralayalım.
