SEDAT ÇAĞLAR

Tarih: 21.10.2025 14:34

ÇEVREYİ KİRLETENLER YENİ NESİLLERE İHANET EDENLERDİR

Facebook Twitter Linked-in

Şehir merkezinde kaldırımda yürürken etrafınızı gözlemlemenizi isteyeceğim sizden. Yediği çekirdeğin kabuğunu yere atan, kaldırıma tüküren, içtiği suyun pet şişesini sokağa atan ve arabada yolculuk yaparken arabanın camını açıp yola çöp atan insanları hepimiz görmüşüzdür. Çevre kirliliği ile mücadele ederken toplumdan ve yetkililerden bir şey beklemektense ilk önce bizlerin harekete geçmesi lazım. Her bir fert çevreyi kirletmemek için ne kadar hassas davranırsa bugün ve yarın o kadar temiz bir dünyada yaşayacağız. Çevre kirliliğini yalnızca etrafa çöp atmaktan ibaret sayamayız. Yaşadığımız dünyanın insan eliyle doğallığını bozmaktayız. Toprağı, suyu ve havayı kirletmekteyiz. 
İlk başta toprak kirliliğine değinmek istiyorum. Sanayi tesislerinin arıtılmadan toprağa kattıkları atıklar yazımıza devam etmek için güzel bir örnek olur. Sanayi tesislerinin bilinçsizce toprağa saldıkları atıklar adeta toprağı zehirliyor. Kimyasal atıklarla geleceğin nesillerine miras bırakacağımız toprağı zehirliyoruz. Sırf topraktan daha fazla ürün almak uğruna toprağa verdiğimiz yüksek dozda gübre ve zirai ilaç ile toprağı verimsiz hale getiriyoruz. Bizleri besleyen toprağı kendi ellerimiz ile öldürüyoruz. Toprak bizi besliyor ama biz toprağı öldürüyoruz. Toprağın üzerinde yaşıyoruz. Toprağın verdiği ürünler ile besleniyoruz. Tahılı, sebzesi, meyvesi bize toprağın bir ikramıdır. Etinden ve sütünden faydalandığımız hayvanlarımızı topraktan ürettiğimiz ürünler ile besliyoruz. Ölüyoruz bedenimizi sadece toprak kabul ediyor. Bütün bunlara rağmen biz toprağa ihanet ediyoruz.
Susuz bir hayat düşünülemez. Canlıların yaşamına devam edebilmesi için suya ihtiyacı vardır. İnsanoğlu olarak bizler yaşamımıza devam edebilmemiz için hayati önem taşıyan suyu da kirletiyoruz maalesef. Nehirlerimizi, akarsularımızı ve göletlerimizi çöpler yüzdüğü su birikintilerine çeviriyoruz. Denizlerimiz ile birlikte akarsularımıza da arıtılmadan çoğu kimyasal atıklar döküyoruz. Su kaynaklarımızda yaşayan canlı organizmayı hiç düşünmeden ölüme terk ediyoruz. Peki, bu davranışı yaparken yani bir canlının ölümüne neden olurken hiç kendimizi suçluyor muyuz? Elbette ki hayır. Kanalizasyonlar başta olmak üzere sanayi atıkları ve evsel atıklarla birlikte örneklerini çoğaltabileceğimiz birçok atığı su kaynaklarımıza döküyoruz. Su kaynaklarımızı kullanılmaz hale getiriyoruz. Denizlerimiz bırakın balıkların yaşayabilmesini insanların dahi yüzemeyeceği kadar kirli hale gelmiştir. Deniz ürünlerini analiz eden bilim insanları balıkların vücudunda plastiklere rastlamaktadırlar. Bütün bunları kendi iradesi ile hareket edebilen ve zekâ sahibi tek canlı olan insanoğlu yapmaktadır. Artık çeşmelerimizden akan suları arıtmadan içemiyoruz. Çünkü sağlıklı olmadığını biliyoruz. Su kirliliğinden dolayı yeni bir sektör doğdu adına ister damacana su deyin isterseniz hazır su deyin. Kirli suyu içemediğimiz gibi aynı zamanda temizlik içinde kullanamıyoruz. Kirli sudan dolayı birçok cilt hastalıklarına yakalanmaktayız. Kirli sudan dolayı kulak iltihabına yakalananların sayısı hiçte az değildir. Kirli su kaynaklı salgınları da kamuoyu çok yakından bilmektedir.
Dünya üzerindeki hiçbir canlı nefes almadan hayatına devam edemez. İnsanoğlu olarak tabiata karşı nankörlüğümüzü hava kirliliğinde de kanıtlıyoruz. Araçlarımızdan çıkan egzoz dumanları hava kirliliğinin belki de en küçük parçasını oluşturmaktadır. Sanayi tesislerinin olması gereken hava filtrelerini kullanmadan havaya saldıkları atıklar sağlıklı nefes almamızı engellemektedir. Kış aylarında ısınmak için yakıt olarak kullandığımız kömür de hava kirliliğinin en büyük nedenleri arasındadır. Bütün bu nedenlerle oluşan hava kirliliği atmosfere ulaştığında ozon tabakasını delmiştir. Ozon tabakasında oluşan delik her geçen gün büyümektedir. Ozon tabakasının delinmesinin neden olduğu en büyük problem ise iklim değişikliği ve küresel ısınmadır. Aynı şekilde kirli hava solunumundan dolayı birçok insan akciğer hastalıkları başta olmak üzere solunum yolu hastalıklarına yakalanmaktadır.
Yaşanabilecek başka bir dünya hâlâ bulunamadığına göre, yapacağımız şey, yaşadığımız dünyayı temiz tutmak olacaktır.
Son söz: “Doğa, Tanrının yazdığı bir kitaptır.” Harvey


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —