Bor’un simgelerinden biri olan Salı Pazarı, geçmişten bugüne halkın hafızasında derin izler bırakmış. Rivayete göre, zamanın birinde uzak bir köyden yola çıkan bir köylü, eşeğine binerek Bor’daki Salı Pazarı’na gelmek istemiş. Ancak uzun yolculuğun ardından vardığında pazar kapanmış. Köylüye rastlayan bir vatandaş, “Amca, pazar bitti ama Niğde’nin Perşembe günü pazarı var. Sen eşeğine bin, Perşembe’ye ancak Niğde’ye varırsın” demiş. Bunun üzerine köylü, “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” sözünü söylemiş. Nesilden nesile aktarılan bu söz, zamanla atasözüne dönüşerek günlük dile yerleşmiş.
ŞEYH KUDDUSİ’NİN İBRETLİK HİKÂYESİ
Bor’da anlatılan bir diğer rivayet ise Şeyh Kuddusi Hazretleri’ne dair. Borlu iki tüccar, ticaret için gittikleri Develi’de işlerini tamamladıktan sonra bir evliyanın ziyaretine gitmiş. Evliya, Niğde Bor’dan geldiklerini öğrenince, “Orada Şeyh Kuddusi Hazretleri var, tanıyor musunuz?” diye sormuş. Tüccarlar tanıdıklarını söyleyince, evliya onlara iki seccade vererek Kuddusi Hazretleri’ne iletmelerini istemiş.
Dönüş yolunda tüccarların aklına şeytan girmiş; “Hocanın nereden haberi olacak, iki seccadenin birini kendimize ayıralım” demişler. Bor’a geldiklerinde yalnızca bir seccadeyi Kuddusi Hazretleri’ne sunmuşlar. Ancak Hazret, derin bir manevi hâle bürünerek, “Emin misiniz? Bana iki tane gönderilmiş olması gerekiyordu” demiş. Tüccarlar gerçeği itiraf etmiş. Bunun üzerine Kuddusi Hazretleri, “Seccadelerden biri sizde kalsın, biri bende olsun” diyerek hem hoşgörüsünü göste