Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, hakikati söylemekten ve temsilden, hakikatin telaffuzundan tereddüt etmeyeceklerini söyledi.
Siyasetin mana ve muhtevasının, icra ve ifade muhtırasının hakikatle temellendiğini, hakkın ve halkın müdafaasıyla temerküz ettiğini belirten Bahçeli, hakikat neredeyse orada olduklarını, buna aralıksız ve aracı olarak devam edeceklerini dile getirdi.
Hakikatin tezahürü olan açık ve açıklayıcı sözlerini eğmeden, bükmeden, çelişkinin ve çekimserliğin yörüngesine girmeden seslendirmekten de vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Bahçeli, MHP'nin özünün doğru ve doğal, sözünün dobra ve donanımlı olduğunu kaydetti.
"Başkaları alınır veya gücenir" diye, "bazıları darılır veya küser", "kimileri rahatsız veya huzursuz olur" endişesiyle hakikati haykırmaktan asla taviz vermeyeceklerini dile getiren Bahçeli, hakikati arayan, amaçlayan, hiç kimsenin gürültüye kulak asmayacağını, buna pabuç bırakmayacağını ifade etti.
Söylemek istediği birinci hakikatin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile ilgili olduğunu bildiren Bahçeli, "Kıbrıs Türk'tür, Türk'ün öz vatanıdır. Federasyon tez ve tekliflerinin geçerliliği ve geleceği kesinlikle yoktur. Kıbrıs milli davamızdır; muhterem ecdadımızın alın teri, göz nuru, gönül suru, hatıra ve hafıza yurdudur. Bu haklı ve hakikatli davadan geri dönüş katiyen yoktur." ifadesini kullandı.
Bahçeli, pazar günü KKTC'nin 6. cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gittiğini, seçmen sayısının 218 bin 313 kişi olduğunu, katılım oranının ise yüzde 62,83 düzeyinde gerçekleştiğini söyledi.
Seçimde, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman'ın yeni cumhurbaşkanı seçildiğini hatırlatan Bahçeli, KKTC'ye "saygı, şükran ve taktirle anılacak hizmetleri" geçen Ersin Tatar'ın ise demokratik yarışta geride kaldığını anımsattı.
KKTC'de seçimin geçici sonucu belli olduğunda kamuoyu ile paylaştığı görüşlerini yineleyen Bahçeli, KKTC Cumhuriyet Meclisi'nde, "Kıbrıs sorununa iki devletli çözüm" konulu önerinin oy çokluğuyla kabul edildiğini belirtti.
Devlet Bahçeli, "Cumhuriyet Meclisi'nin iradesi federasyon değil egemen eşitliğe dayanan iki devletli çözümün sağlanmasıdır." yaklaşımıyla kendilerinin ortaya koyduğu görüş arasında esasta hiçbir fark olmadığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Maşeri vicdana tercüman olan bu haklı tespit ve teklifimizin akabinde 'Cumhur İttifakı'nda çatı uçtu, vazo çatladı, anlaşmazlıklar sertleşti, görüş ayrılıkları ayyuka çıktı' iddiaları ne kadar yaygın ve yoğun olsa da, Türkiye'nin hak ettiği huzurlu, güvenli ve refah dolu günlere ulaşasıya kadar çatlama, patlama, uçma, kaçma veya niyet okuyuculuğundan mülhem abuk sabuk ifadeler hükümsüz, itibarsız ve asılsızdır. Fakat herkesin aklını başına alarak, Kıbrıs'taki seçimleri iyi okumasını, federalizme giden mayınlarla dolu güzergahın ülkemize ve bölgemize nasıl yansıyacağını dikkatle tefsir etmesi halisane temennimdir. Meselenin demokratik haklarla ve sandığa saygıyla alakası hiç yoktur. Zira mesele vatan meselesidir, millet meselesidir, beka meselesidir, güvenlik meselesidir, onur ve şeref meselesidir. Kıbrıs'ta egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüme kapalı duran ve federasyon özlemlerine yeşil ışık yakan bir siyasi zihniyet ve iradenin geçmişin acı ve ıstırap veren olaylarını tekrar canlandırma ihtimali yabana atılamaması gereken yakın bir tehdittir. Kötümserler yalnızca tüneli görür. İyimserler tünelin sonundaki ışığı görür. Hakikat merceğinden bakanlar da hem tüneli, hem ışığı, hem de gelmesi muhtemel olan treni görür."
KKTC'de kalıcı, adil, sürdürülebilir barış ve huzurun sağlanması için egemen eşitlik temelinde iki devletli bir çözümün kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Federasyona dümen kırmak demek Kıbrıs Türklüğünü asimilasyon çarkında israf etmek, milli ve hukuki kazanımları tırpanlamak demektir." ifadesini kullandı.
Bahçeli, buna da hiç kimsenin, hiçbir siyaset önermesinin hakkının olmadığını dile getirerek, Kıbrıs Türklüğünün Türkiye Cumhuriyeti'yle ortak geleceğini darboğaza sokmanın ihanet ve cinayet olacağını bilmek ve görmenin mutlak bir gereklilik olduğunu söyledi.
Güvenlik garantisiyle Kıbrıs'taki Türk askeri varlığını federasyon gevelemesiyle tartışmaya açmak için müsait zaman ve zemin kollayanların çabasının boşuna, hevesinin beyhude olduğunu ifade eden Bahçeli, tarihi ve milli bir hakikatin hile, hıyanetle, dış bağlantılı ayak oyunlarıyla, Rumlara şirinlik yapan ucuz numaralarla tahribinin söz konusu edilemeyeceğini vurguladı.
Tarihi ve milli bir hakikatin önündeki aşılamayacak bariyerin "tarih, çekilen acılar, Türk milletinin egemen ve hükümran mazisi" olduğunu kaydeden Bahçeli, şunları kaydetti:
"Kıbrıs bir adadan çok daha ötesidir. Kıbrıs, Doğu Akdeniz'deki sancak, Türk milletinin can damarı, Türk istiklal ve varoluş ruhunun siyasi, stratejik ve jeopolitik misyonudur. Kıbrıs'ın güvenliği ve geleceği Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenlik ve geleceğiyle bir ve aynıdır. Bu kapsamda Kıbrıs Türk'tür, hep de böyle kalacaktır. Herkes aklını başına devşirip hesabını buna göre yapmalıdır. Kıbrıs, rahmetle andığım şehitlerimizin emaneti, Allah'tan uzun ömürler dilediğim gazi ve mücahitlerin, bunun yanında Türk Mukavemet Teşkilatı'nın, kurucu Cumhurbaşkanı Merhum Rauf Denktaş'ın, Merhum Fazıl Küçük'ün, elbette Kıbrıslı Türklerin aziz yadigarı, namus timsalidir. Tekraren ifade etmek gerekirse KKTC parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçları ve federasyona dönüşün kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti'ne katılma kararı almalıdır."
3 Ekim 2017 tarihinde partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki "O zaman geldiğinde, şartlar oluştuğunda, tarih coğrafyaya dar geldiğinde Misak-ı Milli uyanacak; 81 Düzce'den hemen sonra 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır." sözlerini anımsatan Bahçeli, "Bu görüş ve hedefimize sonuna kadar bağlı olmak kaydıyla, durumun aciliyetine binaen, şimdilik kısmi bir revize yaparak diyeceğim şudur; 81 Düzce'den sonra 82'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olması artık hayat memat konusu haline gelmiştir." dedi.
Devlet Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Kıbrıs Türklüğünün arasına yuvalanan mandacı ve teslimiyetçi kimi EOKA ve ENOSİS muhipleri şahsımı ve partimizi hedef alarak, 'Size ne sonuçlardan. Sizi ne ilgilendiriyor' demek suretiyle ağız ve ahlak bozukluğunda seviyesiz ve dibe batan bir evreye geçmişlerdir. Bu gafiller iyi dinlesin; nasıl olsa Beşparmak Dağları'nda dökülen kanlar sizin değil. Nasıl olsa Akdeniz'de yankılanan çığlıklar sizden çıkmadı. Nasıl olsa 'Gelene ağam gidene paşam' demeye alışkınsınız. Hamd olsun, tarihsel hafızada taşıdığımız vatan topraklarıyla bağımızı ve ilgimizi manen, fikren ve hassaten hiç kesmedik çünkü biz Kıbrıs'a bakınca vatan görüyoruz çünkü biz Kıbrıs denildi mi akan suları durduruyoruz çünkü biz Kıbrıs gündeme geldi mi 1571'den itibaren Türk milletinin hakimiyet, haysiyet, asalet ve adaletiyle sivrildiğini anlıyor, anlatıyor, bununla da övünüyoruz. Kıbrıs'taki seçimlerden size ne diyenler kimin kundağına sarıldı, kimin beşiğinde sallandı bilemem ama biz vatanı namus bilen, Kıbrıs'ı da namus addeden soylu bir duruşun, sorumlu bir duyuşun bıçkın ve Ülkücü seslenişiyiz. Bu seslenişin inanmış müellif ve müteyakkız neferleri olmayı da bihakkın ve nesiller boyunca sürdüreceğiz."
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Gazze'nin özelde Gazzelilerin, genelde ise Filistin halkının helali olduğunu söyledi.
1967 sınırlarıyla ihata edilmiş, başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğünü sağlamış, bağımsız ve egemen Filistin Cumhuriyeti'nin kurulmasının, Birleşmiş Milletler nezdinde de tam üyelik statüsünün elde edilmesinin bir lütuf değil, hakkın ve hakikatin gereği olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Zora, zorbalığa ve silaha yaslanarak bu hakikati çiğnemek, bu hakikatin üzerine basarak geçmek tıpkı bumerang gibi ters dönecek, siyonist-emperyalist kumpası boşa düşürecektir." diye konuştu.
Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde Türkiye'yle birlikte Katar, Mısır ve ABD'nin arabuluculuğu, garantörlüğü ve imzasıyla hayat bulan deklarasyonun, bir başka ifadeyle niyet metni veya mektubun, hukuken değilse bile ahlaken bağlayıcı mahiyette olduğunu belirten Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Ne var ki Hamas ile İsrail arasında varılan geçici ateşkes kararı henüz kalıcı ve kesin bir bağlayıcılığa kavuşamamış, beklendiği gibi İsrail'in ateşkes ihlalleri peyderpey görülmeye başlanmıştır. İsrail geçtiğimiz pazar günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'a hava saldırısı düzenlemiştir. Her ne kadar ateşkesin yeniden uygulanmaya başlandığı açıklansa da imzasına ve taahhüdüne riayet ve sadakat göstermeyen bu haydut devletin tekrar savaş ve soykırım etabına dönmeyi planladığı ortadadır. İsrail'e güven olmayacağı, güven duyulmayacağı hepimizin malumu olsa da temennimiz, ihtiyatlı ve temkinli bir iyimserlikle hareket etmek suretiyle kalıcı ateşkesin temini, müteakiben iki devletli barış antlaşmasının ikmali, uluslararası toplumun ve Birleşmiş Milletlerin ısrarlı girişimleriyle derhal hayata geçmelidir."
Bahçeli, İsrail'in Lübnan'ın güney ve doğusundaki yerleşim yerlerine yaptığı hava saldırısını hatırlatarak, "Bu, şirret devletin sakin ve sağduyulu olmayacağını bir kez daha teyit etmiştir. Neresinden bakarsak bakalım İsrail, bölge ve dünya barışına doğrultulmuş siyonist silahtır. Bu silah susmadıkça, Filistin Cumhuriyeti kurulmadıkça, mazlumların gözyaşları kurumadıkça ne istikrar ne huzur ne de barış tesis edilebilecek, korkunç nitelikli hak ve hukuk gaspları eksik olmayacaktır. İsrail'in karanlık sicili, suça batan ilkel ve şımarık iktidar siyaseti bölge ülkeleri ve insanlık vicdanı aleyhine her türlü musibetin kaynağıdır." değerlendirmesinde bulundu.
MHP lideri Bahçeli, İsrail'in zulüm ve zehir üreten kaynak haline geldiğini vurgulayarak, "Ya ıslahı ya da kurutulması, küresel adalet ve küresel güvenlik mimarisinin şaşmaz görevi, şüphe götürmez mesuliyetidir." dedi.
Gazze'de İsrail'in silahlandırıp sahaya sürdüğü çetelerin tehlike saçtığına, eylemleri ve neden oldukları tahrik ortamının barış ve ateşkes çabalarını zedelediğine dikkati çeken Bahçeli, "Hamas'ın silah bırakmasını dayatanların, silahsız bir halkı canlı hedef haline getirmek için yeni bir faaliyet içine girdikleri veya girecekleri kuşkuya yer bırakmayan bir tuzaktır. İki devletli çözüm vücut bulduktan sonra elbette Hamas'ın da atacağı adımlar olacaktır ve silah bırakmak bunlardan birisidir. Ancak hakikat temelinde inşa edilmesi gereken iki devletli çözüm iklimi hakim olmadıkça tek taraflı silahsızlanmanın nasıl sağlanacağı, nasıl tasvip ve tasdik edileceği sancılı bir muammadır." şeklinde konuştu.
Tunuslu İslam düşünürü İbn-i Haldun'un "Geçmişle gelecek, suyun suya benzediğinden daha çok benzer." sözlerine atıfta bulunan Bahçeli, "Ne kadar geçmişe bakarsak o kadar uzağı görmemiz bir tarih ve kültür gerçeğidir." ifadesini kullandı.
Bahçeli, "CHP'nin iflah olmaz hastalıklı siyasetinin yumuşak karnı da buradadır. Maziye kör, millete ve milli geleceğe şaşı bakan CHP yönetiminin ülkemizi dışarıda sürekli şikayet etmesi, bu partinin Genel Başkanı'nın Hollanda'da gene aynı muhteris ve müfsit siyasette inat etmesi anlaşılır gibi değildir. 56 yılı bulan siyaset mücadelemizin her safhasında sabır, akıl, şuur, denge ve ihtiyatla beraber ilke, ülkü, inanç ve sarsılmaz bir irade, yol haritamızın eksen ve koordinatlarını tayin etmiştir." diye konuştu.
Yılgınlığa ve yorgunluğa düşmeden, azgınlaşmış hırs ve ihtiraslara prim vermeden bir yanda dava diğer yanda millet ve medeniyet mücadelesini sürdürdüklerini ifade eden Bahçeli, "Biz tuttuğu bayrak, bastığı toprak, baktığı hakikat belli olan Milliyetçi Hareket Partisi'yiz.
Türkiye'mizin uzun zamandan beri maruz kaldığı sorunların geniş bir mutabakatla ve köklü şekilde çözülmesini hedefliyoruz. Önce ülkem ve milletim diyoruz. Küçük hesaplara hiç aldırış etmiyoruz. Fosilleşmiş zihniyetlerin, fırsatçı asalakların, fesatlaşmış ahmakların ve çıkarlarından başka bir şeyi gündemlerine almayan garabet yuvalarının tazyik, tertip ve telkinlerine devamlı kapalı ve karşı duruyoruz." görüşlerini aktardı.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak, Türkiye'yi her cihet ve mevzide cesaretle savunduklarını, dedikoduya boyun eğmediklerini vurgulayan Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. 'Terörsüz Türkiye' hedefimiz, bu ebedi bütünlüğü korumak, kollamak ve yeni yüzyılda bütün yönleriyle güvenceye kavuşturmaktır. Yakından müşahede ve mütalaa ediyorum ki, son günlerde 'Terörsüz Türkiye' adımlarını yıpratmak, yıkmak ve yıldırmak üzerine kurgulanmış, kaldı ki farklı gerekçelerle ilerletilen bir komplo mekaniği devrededir. Türk milletinin sinir uçlarına dokunan söz, iddia ve ihtiraslı istekler emin olunuz ki barış, huzur ve kardeşlik ortamını sulandırmaya matuftur.
'Terörsüz Türkiye', bölünmüş, bölünmesi hayal edilmiş, çatısı çökmüş bir Türkiye'nin kisvesi, kamuflajı ve gizli sığınağı değildir, tam tersine hizmet edenler tarih, hukuk ve millet huzurunda kaçamayacakları mükellefiyet altındadır. Meclislerin kuruluşuna egemen olan değerler, o ülkelerin siyaset felsefesini ve yönetim ilkelerini oluşturur. Rejimin esaslarını, siyasetin ahlakını, toplumun hedeflerini, devletin ve vatandaşın sorumluluklarını belirlerler. Hepsinin özeti de siyasi akıldır. Bu siyasi akıl demokraside samimi, dürüst ve ısrarlıysa cesur kararların mayası olacaktır."
MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun geniş temsiliyet yapısıyla "Terörsüz Türkiye" hedefinin demokratik ve hukuki parametrelerini hazırlayıp olgunlaştıracağını söyledi.
"Kervan yoldayken, olmayan ganimetin paylaşım telaşına düşmek, buna heves etmek, yegane gündem olarak bunu görmek iyi niyetle izah edilemeyecek sapma ve çarpıklıktır." diyen Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerleriyle, Türk milletinin birliğini, dirliğini ve dayanışma azmini kıracak hiçbir dayatma veya teklifin geçerliliği ve konuşmaya değecek tarafı yoktur, olması da düşünülemez. Fiili durum yaratmak, siyasi ihtiraslarda aşırıya kaçmak kimseye bir şey kazandırmaz. İhtiras hayatın üç temel kudretini, yani irade, inanç ve aklı bereketsiz hale getirir." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ali Fuat Başgil'in "Türkiye'de demokrasi tercihi ikiyüzlüdür. Kararsız ve inançsız siyasetçiler bu ikiyüzlülüğü sürdürürler.
Göreceksiniz, 50 yıl sonra da aynı şeyleri tartışacağız." ifadelerini hatırlatan Bahçeli, "Muhataplarına sesleniyorum, gelin aynı şeyleri tartışmayalım. Geçmişin acılarını istismar ederek geleceği kundaklamayalım. Şehitlerimizin ve gazilerimizin mücadele onurlarına, şükran duyduğumuz hatıralarına, vatan ve millet sevdalarına leke sürdürmeyelim. Türk-Kürt kardeşliğinin emsalsiz feragat, feraset, fedakarlık ve kaynaşmasıyla beşeriyetin kaptan köşküne tırmanan Türk milletini varlığımızın kutlu nişanesi olarak el ele, gönül gönüle sahiplenelim." ifadelerini kullandı.
Vazgeçmeyecekleri temel gerçeğin millet hakimiyeti ve millet hakikati olduğunun altını çizen Bahçeli, şunları dile getirdi:
"Milliyetçilik de bu hakikatin şuurla kavranması ve kavramsallaştırılmasıdır. Milletimiz bellidir, adı Türk milletidir. Ne yapacaksak bu millet gerçeğinden ilham alarak yapacağız. Devletimiz bellidir, Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Devlete ortak koşmak, rakip çıkarmak, otorite paylaşımını ümit etmek, demokrasiyi ufalayarak yerelleşmeye veya özerkliğe kılıf aramak, sonu uçuruma açılan kontrolsüz arayışlardır.
Bilhassa anayasal vatandaşlık ezberiyle 'Türklüğü etnik yapıya indirgeyerek anayasadan tasfiye emeli' olmayacak duaya amin demekten farksız bir avunmadır. Anayasanın 66. maddesi ile ilgili polemik yapmak, hava koklamak, zemin yoklamak, kara propagandaya girişmek abesle iştigaldir, sonu ve sonucu da hüsrandır. Millet olma hali, onu oluşturan alt kültürlerin, lehçelerin ve hatta kimliklerin inkarı anlamını taşımaz. Bu açıdan MHP'nin millet anlayışı, ötekileştirici ve uzaklaştırıcı değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Tamamen kültürel eksende dillendirilen 'Ne mutlu Türküm diyene' seslenişi, müşterek heyecan ve şuurda kenetlenmeyi temsil etmiştir."
MHP'nin kimseye, kökeni veya mezhebini öne çıkaran, kaşıyan, reddeden, aşağılayan, engelleyen, yasaklayan bir zihniyetle yaklaşmadığını, buna çanak tutulmasının mümkün olmadığını belirten Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda millet kavramının birleştirici rol oynadığına işaret etti.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Türk milletinin eşit ve saygın fertleri olduğunu vurgulayan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye Cumhuriyeti devletini Türk milletinin birlikte yaşama ülküsü ve aynı kaderi paylaşma iradesi kurmuştur. Partimiz, ülkemizde yaşayan kardeşlerimizi 'Türk milleti' tanımı içinde kucaklamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda Kürt kardeşlerim asal bir rol oynamışlar, sonraki yıllarda da kesinlikle yok sayılmamışlardır. Kürdü yok sayan, milleti yok sayacaktır. Türkü hafife alan Türkiye'yi dinamitleyecektir. Türkiye'nin dinamitlenmesi mahvoluşun davet ve siparişidir. Devletimizin kuruluşundan sonra Kürtlerin yok sayıldığını, bunu yapanların da alçak olduğunu iddia eden dil, alçalmış ve yalana batmış bir dildir.
27 Şubat İmralı açıklamasının hilafına yapılan arızalı ve yanlışa yorulması kaçınılmaz olan bayağı çıkışların 'Terörsüz Türkiye' hedefini sakatlayacağı, böylesi aymazlıktan herkesin titizlikle uzak durması, asla gözden uzak tutulmaması gereken bir ihtiyaçtır."
Bahçeli, dile getirmek istediği bir başka hakikatin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'nin banisi, ortak değeri, milletin sinesinden çıkan cevheri aslisi olduğunu ifade ederek, "Atatürk demek cumhuriyet demek, istiklal demek, üniter devlet demek, esareti reddeden kahramanlık demektir." diye konuştu.
MHP lideri Bahçeli, "Terör örgütü PKK lağvedilmiştir. İmralı sözünü tutmuştur." ifadesini kullanarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu çerçevede ayrı bir ulus devlet, federasyon, özerlik hatta kültüralist taleplerin olmadığını, terör örgütünün anlam yoksunu haline geldiğini, kendisini feshetmesi gerektiğinin İmralı tarafından ilan edilmesi çok mühim ve bağlayıcı bir açıklamadır. Şimdi sırayı örgütün tüm bileşenlerinin silahları yakması veya bırakması almıştır. Suriye'de SDG/YPG'nin merkezi hükümete entegrasyon süreciyle ilgili görüşme trafiği ve olumlu seyreden müzakere etapları sıcak gündemin başındadır.
Suriye'nin siyasi ve toprak bütünlüğüyle egemen bağımsızlığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ihmal etmeyeceği politik ve diplomatik görüşüdür.
'Terörsüz Türkiye' ile terörsüz bölge hedefine kardeşlik ve barışçıl diyaloglarla ulaşılacaktır. Bu hepimizin ortak geleceği adına teselli edici, gönül alıcı, umut verici, hayırlı ve mecburi bir gayedir. Aziz Atatürk'ün dediği gibi 'Türkiye'nin güvenliğini amaç tutan, hiçbir milletin aleyhine olmayan bir barış istikameti bizim düsturumuz olacaktır.'
Tekraren hatırlatırım ki, vakur yumuşaklığımızı, sağduyulu yaklaşımımızı, uyuklayan dimağ, tavize teşne, teslimiyete tekmil olarak formüle eden güruhun aklına şaşar, alınlarını da santim santim karışlarım. Terörün her türlüsünü reddetmenin, defetmenin ve imha etmenin sonsuz kararlılığındayız. Şuna inancım tamdır ki Türk milletinin vatan sevgisiyle dolu göğsü, düşmanların lanetlenmeye layık ihtirasları karşısında daima çelikten bir duvar gibi yükselecektir."